Mersin Üniversitesi’nden 9700 yıllık antik sakız üzerinde araştırma yapıldı
MERSİN Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Emrah Kırdök, 1990’lı yıllarda İskandinavya’nın Göteborg olarak bilinen batı kıyısındaki Huseby Klev’de yapılan kazılarda huş ağacı reçinesinden elde edilen, M.Ö. yaklaşık 9700 yıllarına tarihlenen üç sakız parçası üzerinde çalıştı. Araştırmada o yıllarda yaşayan insanların alabalık ve fındık tükettiği, içlerinden birinin ciddi diş sorunları yaşadığı ortaya çıktı. Kırdök, “Bu araştırma bize aynı zamanda sakızın DNA dizileri açısından çok zengin bir malzeme olduğunu da gösterdi.”
Mersin Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü Öğretim Üyesi Emrah Kırdök, Stockholm Üniversitesi Arkeoloji ve Klasik Çalışmalar Bölümü’nde doktora araştırması sırasında orta taş devrinden (Mezolitik) kalma 3 antik sakız üzerinde metagenomik bir çalışma gerçekleştirdi. 1990’lı yıllarda yapılan kazılarda yontma taş kalıntılarının yanı sıra milattan yaklaşık 9700 yıl öncesine ait çiğnenmiş huş ağacı reçinesi de incelendi. İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Andrés Aravena ve Stockholm Üniversitesi Paleogenetik Merkezi’nden Prof. Dr. Anders Götherström’ün de katıldığı çalışmalarda dönemin hastalıkları ve beslenme tarzlarına ulaşıldı.
Araştırmada insan dışı DNA dizilerinin de incelendiğini belirten Kırdök, “Çalışmada Huseby-Klev sakızının DNA dizileri açısından çok zengin bir materyal olduğunu tespit ettik. Ayrıca her ikisini de içerdiğini tespit ettik. bir diş eti hastalığı olan periodontitis ve daha önce çiğnenip tüketilen sakızlarla ilişkili olduğunu bildiğimiz bakteriler.” Bitki ve hayvan DNA materyali bulduk. Elde edilen yontma taş malzemenin de Taş Devri’nin bir işareti olduğu değerlendiriliyor. Huseby Klev’den elde edilen bu 3 sakız parçasının insana ait genetik verileri daha önce incelenip yayınlanırken, bu çalışmayla insan dışı kökenleri tespit ettik. “DNA dizileri de incelendi” dedi.
‘BU ÇALIŞMALARIN SAYISI ÇOK DEĞİL’
Antik sakız materyalinden elde edilen bilgilerin bilgisayarda analiz edilmesi sırasında Emrah Kırdök ile birlikte çalışan İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Dr. Andrés Aravena, mezolitik dönem sakızındaki DNA karışımından farklı cinslerin tespiti üzerine çalışmanın zorlu bir görev olduğunu kaydetti. Aravena, “Farklı türleri ve organizmaları tanımlamak için birden fazla hesaplamalı analiz aracı kullanmak zorunda kaldık” dedi. “İhtiyacımız olan araçların tümü antik DNA uygulamalarına uyarlanmamıştı. Bu nedenle zamanımızın çoğunu bu araçları kullanabilmek için gerekli ayarlamaları yaparak harcadık. Antik DNA metagenomisi hâlâ gelişen bir alandır.” “Çok fazla alan olmasına rağmen bu tür materyaller üzerinde yapılan çalışma sayısı henüz çok fazla değil” dedi.
TÜKETTİĞİ BESİNLER
Stockholm Üniversitesi Paleogenetik Merkezi’nden Prof. Dr. Anders Götherström, bu çalışmanın İskandinavya’nın batı kıyısındaki küçük bir avcı-toplayıcı topluluğunun yaşamına dair anlık bir görüntü sağladığını belirtti. Götherström, “Bunun harika bir şey olduğunu düşünüyorum. İncelediğimiz bu materyal sayesinde, 9 bin 700 yıl önce İskandinavya’nın batı kıyısında yaşayan bu gençlerin geyik, alabalık ve fındık tükettiklerini, içlerinden birinin ciddi diş sorunları yaşadığını biliyoruz.” söz konusu.